Şiir dediğin birkaç imge mi?

 


Şiir dediğin birkaç imge mi sıradanlığa dönüşen? 
ben senin hiç sıradan olmayışını seviyorum demiştin
bir sahil kafeteryasıydı
bir yaz akşamıydı ve birlikte yaşlanmaktı düşlediğimiz… 

Bu halimi görseydin… 

Saçma bir dünyaya açılan pencerenin önünde durmuş
şiirlerimi pazarlamaya çalışıyorum
karşımdaki
edebiyatı kurduğu birkaç cümleden sayan, bir az gelişmiş
bense
sıradan insanlar gibi yaşayamayacak kadar korkak
yazdıklarının arkasına gizlenmiş bir yaşam suçlusu

Şiirlerimden bahsediyorum
yazıyorum diyorum
yazıya bağımlı yerlerimden nefret ederek
kalite-kalite, sınıf-sınıf ayrıştırılırken yazdıklarım iyi beslenmiş
Neandertal yazı tüccarının ellerinde. 
yazıyorum diyorum… 
gözlerimde öfke, dudaklarımda titreme… 
Şizofrenik bir sevda
imgelerle aramda 

uzun soluklu cümleler kurup
soluksuz şiirler yazıyorum 
Sylvia plath a âşık oluyorum soluk soluğa
Nilgün Marmara ya
Virginia wolff a Ve madame Bovary’e… 

Edebiyat dediğin senin dudaklarından dökülenlermi? 

derin bir adamın dostlara ihtiyacı vardır diyor
Nietzsche
Benim kadar sığsa tanrıya diyorum 

pencerenin diğer yanında
edebiyat bilinen meta’nın karanlık sesi
Zerdüşt ün mağarasına sığınmış çirkin adam 
yok ettiği tanrısına ağıtlar yakan, ucube katil
İsa’nın çivisini çalan lanetli cellât… 

Edebiyat dediğin tüm günahlar mı

Bachmann la birlikte yansaydım diyorum Roma da 
Neron un yangınında. 

Dokunuyorum pencereye
parmak uçlarımla
inançsızlığın yarattığı mucizelerle heykelleşmiş
Meryem ana 
ve eteğinde Maria Magdelana
uzak denizlerin ve kırlangıçların ülkesinde 
saçlarında
Afrodit tapınaklarının Itırlı bahçesi
dudaklarında hedonist mırıltılar… 

Şiirinde baronlarımı varmış
biz şiiri anarşist bir eylem bilirdik! 

pencereden içeri yine pencere, 
gözleriyle konuşuyor 
ve bir Benedikten rahibi pencerede
sarhoş adımlarla raks ediyor
kirli kollarında çıplak çingene… 

Edebiyat dediğin mahşer çığlığı… 

Yorgun düşeceğini anlamış rahip
müstehcen cümleler fısıldıyor
çingene’nin biçimli kulağına,
sahte kahkahalar yükseliyor
alkol ve tütün kuyusundan
el ele tırmanıyorlar sonra günah ve şehvet merdivenlerini 
ve cam… Kırılıyor… 

Şiir dediğin birkaç imge mi Sıradanlığa dönüşen? 

yaşamsa sana yazarak yaşamak yakışır demiştin
Ya ölüm!

Halil Çamay

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevmek Zamanı

Tabibe Hanım

Derin Nil