ZEYTİN’İN İLMİ-HÂLİ


Fotoğraf: Didem Altunay. Datça domuz çukuru limanı

Bütün Akdeniz, heykeller, palmiyeler, altın kolyeler, sakallı kahramanlar, şarap, fikirler, gemiler, ay ışığı, kanatlı gorgonlar, bronz adamlar, filozoflar, tüm bunlar dişlerin arasındaki kara zeytinin ekşi, sert tadından çıkmış gibi. Etten ve şaraptan daha eski bir tattan. Soğuk su kadar eski bir tattan.

Lawrence  Durrell


Yıllar yılı beyaz bir güvercin ağzında zeytin dalıyla süzülsün diye, sürdük yaşam tarlasını. Otları taşları temizledik, ellerimiz ayaklarımız nasırlara gark oldu. Umut ettik ki; ağzında zeytin dalıyla bir beyaz güvercin, göklerden barış getirecek; yanıldık!  

Oysa zeytin ağacı, tüm kutsal kitaplarda kutsallığın, bolluğun, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için en önemli erdem ve değerlerin sembolüdür. Cennetin iki ağacından biridir. Ağır başlı bir sükûnetle, yaşamın izleyicisidir. Tüm medeniyetlerin koruyucusudur. Tüm inançların nimetidir. Kralların tacı, fukaraların tapınağıdır.

Nuh’a toprağı ve yeniden doğuşu bir zeytin dalıyla müjdelemişti güvercin.

Âdem’in mezarından yeşeren zeytin ağacıyla, ilk barış sağlanmıştı Tanrıyla insan arasında.

Athena’nın elinde filizlenen zeytin ağacıyla şehirler kurulmuş, geceler aydınlanmıştı.

Ağaçların kralıydı zeytin, Tanrıça İsis’in meyvesiydi, Tanrı Tutankamon’un başında adalet tacıydı, Tanrı Ra’nın aydınlanma simgesiydi.

Senin şehrin Heliopolis'i zeytin ağaçlarıyla süsledim. O zeytin ağaçları ki, meyvelerinden halis zeytinyağı elde edilir. Bu zeytinyağı, senin tapınağını aydınlatan kandilleri besleyen yağdır.” diye övünçle seslenir III. Ramses atası Ra’ya.

Antik Yunan’ın yedi bilgesinden şair Solon, bu kutsal ağaç için yasalar düzenlemiştir. Zeytin ağacı kesmek yasaklanmış, kesenler idamla cezalandırılmıştır. Zeytin ağacı, gölgesine oturan ozan Homeros’a “Herkese ait’im ve hiç kimseye ait değilim, siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım!” diye fısıldamıştır.

Modern dünya da günlük yaşamımızın bir parçası, kahvaltı sofralarımızın vazgeçilmezi olmakla birlikte zeytin; kutsallığı unutulmuş, sıradanlaştırılmış, vazgeçilmezliğiyle birlikte mistik değerleri unutulmuştu…

Ta ki bir anda köklerine uzanan kara ellerin, kökleri topraktan koparmasıyla yükselen feryatlar, yüreklerimize dokunana kadar!

Ama biz hep bekledik! Zeytin dalı taşıyan güvercin güneşten kopup gelmedi ama dünyanın döngüsüyle aynı yaştaki zeytin ağaçlarımızı kökünden sökecek bir deccal geldi! Oysa biz bekledik, Sadece bekledik. Beklerken birbirimizle dövüştük. Grup grup ayrıldık, parça parça bölündük, birbirimizle barış adına savaştık. Başka dünyaların barış anlayışlarını düstur edindik Göklerden ipek kanatlı bir güvercin gelip birimizin omzuna ağzında zeytin dalıyla konacaktı!

Biz o güvercini beklerken deccalın müritleri, ince ince, nakış nakış deccalın yürüyeceği yolları inşa etti. Biz beklerken deccalın müritleri bizim ulaşamadığımız ve hiçbir zaman da ulaşamayacağımız fakir halka korku tohumları ekti. Biz beklerken deccalın müritleri tarlalarımızın bahçelerimizin haritasını çıkarıyorlardı. Biz barışın savaşçılarıydık, beyaz güvercini bekledik. Akıllıydık, ulviydik! Barışı her birimiz başka dünyaların diliyle, “kendimizce” yorumluyor, kendi yorumumuzun doğruluğunda ısrar ediyorduk. Oysa deccalın müritleri hızla ağlarını örüyordu! Biz birbirimize başka dillerde barış yorumumuzu anlatıp,  hangimizin daha büyük bir barış savaşçısı olduğu konusunda birbirimizle yarışırken; sur-u İsrafil’in korkunç sesi de yeri göğü inletiyor: onlarca yolcusuyla bir tren raydan çıkıyor; cesetler tarlalara savruluyor, yüzlerce işçisiyle bir maden çöküyor; insanlar diri diri gömülüyor, çocuklar öldürülüp terörist ilan ediliyor, Halklar katlediliyor, anaların göz pınarları kuruyordu!

Biz mi? Ara sıra kısık seslerle mırıldanıyoruz ama aslında biz hala bekliyoruz! Barışımızı yorumluyoruz…

Güney kültür sanat dergisi 2014

 Halil Çamay

 


Yorumlar

  1. Kadim ağaç zeytini ne güzel yazmışsınız kaleminize sağlık...Hala , ara sıra, kısık sesle "BARIŞ" diyerek...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevmek Zamanı

Tabibe Hanım

Derin Nil